29 Aralık 2016 Perşembe

Vicdan Azabı...

Bu var ya bu.. Bu kavram insanoğluna verilen ve istese de istemese de içinde olan, her ne şekilde olursa olsun bu kavramı beyninden ve kalbinden söküp atamadığı için en çok sevdiğim ve gerçekten en beğendiğim üstün bir özellik.
Bu özellik ile ilgili o kadar çok yazılır, çizilir ve tartışılır ki; günler ve hatta haftalar belki de aylarca üzerinde konuşulur ve konuşuldukça derinleşir en sonunda içinden çıkılamaz hal alır.. Neden mi? Nedenini en son söyleyeceğim..
Öncelikle bu kavram üzerinde ufak tefek naçizane görüşlerimi beyan etmek isterim.
1. Vicdan azabının, insanı insan yapan ve erinde gecinde yaptıklarından dolayı pişman ve hatta perişan eden her ne hikmetse en sonunda kafayı yedirten bir özelliği vardır.
2. Vicdan azabı öyle, ben kalbimden söktüm attım demekle kalpten sökülüp atılmıyor. Çünkü sadece kalp ile ilgili olan bir duygu veya özellik değildir. Çünkü şahıs kendisi ölmedikçe ve yaşadıkça mutlaka ortaya bir anda çıkan ve dehşet şekilde kişiyi etkisi altına alan bir yapısı vardır.
3. Vicdan azabı, kişiye; sırf karşıya verilen ceza yada eziyet veyahut kendisinden kaynaklı karşının gördüğü zararı görmemek ve duymamak için sürekli birilerinden saklanılan bir hal aldırır. Karşıdakini görmemek ve duymamak için ve hatta haber bile almamak için sürekli konu değiştirmek zorunda bırakılan beyin bir süre sonra iflas eder.. Tam bu esnada o korkunç dehşetiyle bu kavram devreye girer ve kişiyi esir alır.
4. Vicdan azabı, karşıya verdiği zarardan dolayı hiç olmadık bir anda insanın kalbine kadar varan bir titreme ile arada bir yoklar.. Taaaki karşıdaki şahsın gördüğü zarar karşılanana ve hatta zarar verenin buna karşılık aldığı cezanın yeterli olduğu kanaatine varana kadar sürer..
5. Vicdan azabı, basit bir kavram ve özellik değildir. Adama kafayı yedirtir. Öyle ki bu kayışı sıyırma ve hatta kopartmaya kadar varan durumla karşılaşmamak elde değildir. Ne yaparsan yap karşıya verdiğin zarar geçmedikçe karşıdaki insan seni her gördüğünde elin ayağına dolaştıkça sürer.. Bu dehşet bu korkunç olay bir özür ile geçmez.. Bir özürle durmaz..
6. Vicdan azabı, yemek yerken, gezerken, yolda, işte, evde, pazarda, denizde, ormanda, uçarken, kaçarken, koşarken seni bırakmaz.. Hep bir boşluğunu kollar.. Tam zamanında en olmaz zamanda tam kahkaha atacakken ve hatta tam en özel anında bile yanı başında seni gözetler ve takip eder.. Birden bire bastırır.. Öylesine bastırır ki? Ne bir vinç ne de herhangi bir güç onu üzerinden kaldıramaz.. Taki kendisi seni daha da perişan etmek için daha da ezmek ve daha da zarar vermek hatta kafayı yedirtmek için gelecek olan zamanın henüz o an olmadığını bildiği için kendisi üzerindeki etkiyi kaldırmadıkça..
7. Vicdan azabı adamın suyunu çıkartır.. Öyle bir sıkar öyle bir kasar ki.. Binlerce tonluk mengene sıkıyor gibi hissettirir.. Ölmek için yalvaracak konuma düşersin.
Ölmek için yalvarmak.. Buraya kadar yeterli olarak gördüğüm kısmı sizinle paylaşmak istedim. Allah'ın insana bahşettiği ve istemese de yaratılış gerçeği olarak insan olmanın özelliğinde bulunan bu kavramı iyi ki yaratmış.. Yazımın nedenine gelince..
İnsanın yüreğine vicdan azabı bir kez düştüğü zaman yapacak tek bir şey var..
"Sizden ve yaptığınız herhangi bir şeyden dolayı zarar gören kişi bu zarar üzerinden kalkmadıkça ve size karşı olan hisleri ve kini geçmedikçe o azap sizi yıkacak.. Devirecek.. Yerinizden kalkamayacaksınız. Zarar gören kişi eğer sizi gerçekten ihlaslı bir şekilde affetmedikçe perişan olacaksınız. Darmadağın olacaksınız. En sonunda ya intihar edeceksiniz yada kafayı yiyeceksiniz. Burada ki kafayı yemek mecazi manadadır. Ne zamanki cezayi işlem uygulanır ve o zarar gören sizin aldığınız ceza karşısında yüreği ferahlar, o an bilin ki sizi affetmiş ve rahatlamışsınızdır. O zamana kadar korkarım sürekli olarak yıkılacak ve tökezleyeceksiniz. Duaya ihtiyacınız olacak ve dua edecek hiç kimse bulamayacaksınız."
Allah yardımcınız olur mu bilmem ama zarar verdiğiniz şahsın iki dudağı arasındaki küçük bir kaç cümle sizin hayatınızda bekleyebileceğiniz en büyük hediye olacaktır. Çünkü gerçek bir azap ile karşı karşıya kalmak istemezsiniz.
Bu arada en kötü duruma şimdiden hazır olun.. Bu da karşıdaki zarar verdiğiniz kişinin yüzüne itirafta bulunacaksınız. Vicdan azabının verdiği en büyük cezadan birisi de bu olacak.
Dünyada ki en büyük hapishane "Vicdan Azabı" 'dır..

Şairane İfadeler - 29 Aralık 2016
Antakya - HATAY


9 Aralık 2016 Cuma

Harcamak yada Tercih Etmek.

Harcamak yada Tercih Etmek. Anam rahmetlik derdi ki; “Oğlum onların iliğini kırsan içinde bok çıkar” Bu sözden yola çıkarak konumuza girelim. Birisi için yada birileri için diğerini yada diğerlerini harcamak yada tercih etmek.. İnsan manen değer verdiği insanları veya eşyaları veyahut hayvanları olmadı mekanları, bir şeylere değişebilir mi? Ya da başka bir şey için tercih edebilir mi? Bu soruya iki türlü cevap verilir. 1. Asla değişmem.. Her ne olursa olsun. 2. Menfaatim icabı eğer mevcut durumumdan daha iyiye götürecekse (bu menfaat her ne olursa olsun) en sevdiğimden bile vazgeçerim. Şimdi…. Bu durumda ise ben bu cevaplara karşılık şunları diyebilirim. Eğer insan manen zevk aldığı şeyi eğer manen daha da huşu içinde olacaksa kendisine sunulan şeye evet diyebilir. Fakat bu verilen şey(!) eğer maneviyat yerine geçecek olan bir maddiyat ise ve sırf maddiyat uğruna maneviyatından vazgeçiyorsa ona denebilecek tek bir söz var. Hassktr!.. Yok eğer maddiyatından vazgeçmesi için maneviyat tarzı bir şey(!) verilecekse ve buna gerçekten ihtiyacı olmasa bile maddiyata karşılık maneviyatı seçme arzusu veya fiiliyatı bile hatta düşüncesi bile her şeye değer. İşte o insana gerçekten “İnsan” derim. Ama bütün bunların yanında.. Kendisine sunulan şey ne olursa olsun kabul ediyorsa ve, ne geldiği yeri soruyor ne de ihtiyacının olup olmadığını değerlendirmiyorsa ve bunu her şekilde kabul ediyorsa ve hatta kabul ettiği şeyin kendisini karanlığa götürdüğünü göremeyecek kadar kör ise ve bunu göremeyecek kadar cahil ve bilinçsiz ise ben bu şahsa değil “İnsan” hayvan bile demem.. Çünkü hayvanların bu tür istekleri yoktur. Sadece ihtiyaçlarını karşılamak üzere verilen şeyi kabul ederler. Yani sözün özü.. İhtiyacın olmadığı bir şeyi ister maddi ister manevi olsun sırf birilerine veya bir şeye değişiyorsan veya bilerek ve isteyerek tercih ediyorsan ve hatta bunun farkında bile değilsen bırak sen ya.. Gerçekten yaşadığını mı zannediyorsun? Gerçi sana felsefi sorular sormak bile hata olur.. Yok, sen kendi tercihlerini belirlemiş isen ve karşılığı her ne olursa olsun maneviyatını veya maddiyatını tercih ettiklerinden üstün görmüyor ve yola çıktıklarını yolda gördüklerinle değiştirmiyorsan, gel seninle nereye istiyorsan oraya gidelim. Bak dikkat ettiysen gideceğin yeri sormuyorum. Hal böyle iken şunu söylemeden edemeyeceğim. “Asla bir dostunu, kardeşin gibi gördüğün ve sevdiğin, değer verdiğin birini; başka hiçbir şeye değişme.. Bu verilen şey her ne olursa olsun. Çünkü yarın elinden gidip gitmeyeceğini bilmiyorsun. Gittiğinde ise yanında onun ya da onların olmasını istiyorsan değerlerini bil.. Yanisi: Dağlara güvenme.. Bir gün başına karlar yağar.. Çünkü dağlar bulutlara hükmedemez.
Şairane İfadeler
9 Aralık 2016 - Antakya


27 Kasım 2016 Pazar

BEDDUA

BEDDUA

* Ey Allah’ım; Bana bugüne kadar kim ne kötülük yapmış ve ben bunu görüp susmuş isem kalbime söz geçiremediğim ve artık bu gücü bulamadığım için yapılan tüm kötülüğe karşılık sen nasıl hüküm veriyorsan bana o yaşadıklarımı çektirenlere bildiğin şekilde karşılık ver.

* Ey Allah’ım; Bana ve aileme kim ne şekilde acı çektirmiş ise acıları çektirenlere bize yapılanın milyonlarca katını çektir ya Rabb.

* Ey Allah’ım; Huzurumu bozan ve sağlığıma göz diken kim var ise onların huzurunu boz ve ne bu dünyada ne de ahirette rahat ettirme.

* Ey Allah’ım; Ne benim ne eşimin ne çocuklarımın ne de ailemin diğer fertlerinin ve de tüm Türk-İslam alemi’nin seninle ve senin indirdiğin dininle bağımızı koparmaya ve senin dinini bozmaya çalışanları, yeni yeni kavramları İslam dininde varmış gibi gösterenleri “KAHHAR” isminle kahret.

* Ey Allah’ım; N’olur yukarıdaki beddualarımı kabul et ve bunların gerçekleştiğini benim görmemi sağla.

AMİN.

Şairane İfadeler..27.11.2016


YA SEV YA TERKET

YA SEV YA TERKET Elin skisiyle denize girersen Elin doları ile borçlanırsan Elin medyası ile haberdar olursan Elin uçağıyla seyahat edersen Elin mazotu ve benziniyle gezersen Elin parası ile gelecek kurarsan Elin silahıyla düşman kovalarsan Elin fabrikasıyla devleşmeye çalışırsan Elin arabası ile filo kurarsan Elin gemisiyle ticaret yaparsan Elin büyüttüğünü evlat edinirsen Elin kitabına inanırsan Elin yazdığını okur çizdiğine uyarsan Elin koyduğu kuralı medeniyet kabul edersen Elin alfabesine teslim olursan Elin örfüne, kültürüne sahip çıkarsan Elin iletişimi ile istihbarat yaparsan Elin tvsiyle çocuk büyütürsen Elin öğretisine sahip çıkıp milletini unutursan Elin söylemini emir bilip milleti dinlemezsen Elin zevkine imrenip evini boşlarsan Elin ........ ...... ..... (vs.vs.vs.) Elin s2yle gerdeğe girersen olan çocuğa babalık, kadına kocalık yapamazsın. Bu da seni erkek değil ibne yapar. Haliyle elin dediğine bakakalırsın. Haliyle elin dediğini emir telakki edersin. Haliyle el ne derse o olur. Güç mü? Özüne, benliğine dönüp kendine inanmak gerekiyor. Damarlarındaki asil kana güvenmeyen zaten senin milletin olamaz. Türklük bedeninde yoksa; ya ermenidir ya da arapsevici. Atatürk'ü lider kabul edip Metehan'ı ve Kutadgu Bilig'i atası saymayan yukarıda sayılanlar gibi olur. Türkiye'yi vatan kabul etmeyen Askeri, Polisi düşman gören Atatürk'e küfür edip burada yaşamaya devam eden Benim milletimi aşağı gören kim varsa Siktirsin gitsin.. Buralar benim dedemin kanı ile sulandı. Buralara benim dedem canını verdi. Buralara dedem sahip çıktı. Ya sev ya terk et. Şairane İfadeler..27.11.2016


21 Kasım 2016 Pazartesi

Hey menfaatini öptüğümün dünyası.

Hey menfaatini öptüğümün dünyası.
Sen nasıl ahlaksız bir şeysin ki; senin uğruna maddi ve manevi her varlığını verecek operasyon çocukları yetiştiriyorsun. Gerçi "su koyma ile kuyu sulanmaz, kuyu gözden gelecek" derler. O şereften ve ahlaktan yoksun insan görünümlü başkalaşım yaratıkların içinde varmış orosbuluk. Yoksa sonradan olma değil evveliyatında yani fıtratında var onun bunun çocuğu olmak. Sen ne kadar dürüst olursan ol karşındaki ahlaksız olduktan sonra yapacak tek şey az kenara çekilip seyretmek sonra da bir tekme vurup asıl geldiği çamura geri göndermek doğru olan tek fiildir.
Omzuna bir havlu alıp hem acı biberi yemeye devam edip bir yandan da terini silen inatçıları görünce sadece ve sadece gülüyorum.
Bunlar ne yaparsan yap acıyı kıçında hissedene kadar acı biberi yemeye devam edecek. Çünkü makatında acı hissetmez ise etrafında ne olduğunun farkına varamayacak kadar kafasını devekuşu gibi toprağa gömmüşlerdir.
Allah; kimseyi, acıyı kıçında hissedene kadar menfaatinin peşinde olup arsızlığı ve namussuzluğu çamura girene kadar fark edemeyen orosbular ve onların çocuklarını, kendisine yol gösterici olarak seçen kafasını kaldırmadan yoluna devam edip etrafını görmeyen, menfaatinden başka hiç bir maneviyatı olmayan beyinsiz mahluklardan eylemesin.
Şairane İfadeler - 21.11.2016 / Antakya


Kalem Seni Parça Parça Kırarım

Kalem Seni Parça Parça Kırarım
Neyin Varda Bugün Neye Yazmıyon
Kalem Seni Parça Parça Kırarım
Hiç Mi Benim Hallerimi Sezmiyon
Kalem Seni Parça Parça Kırarım
Mutluluk Okuyan Ozan da Sensin
Kader Çizgisini Bozan Da Sensin
Koç yiğide İdam Yazan Da Sensin
Kalem Seni Parça Parça Kırarım
Kötülük Haykıran Yüce İlahsın
Cahilin Başında Sahte Külahsın
Yobazın Elinde Korkunç Silahsın
Kalem Seni Parça Parça Kırarım
Bir Çizginle Nice Yuva Yıktırdın
Örgeli'mi Öz Canından Bıktırdın
Kimisini Hapislere Tıktırdın
Kalem Seni Parça Parça Kırarım
Salim Örgel


Özgür İrade



"Özgür İrade"
Bu sıfat yada kullanılmaya açık durum veyahut fiil insanların sadece 4 yada 5 yılda bir oy kullanmak için verilen yada bahşedilen bir meziyet değildir.
Özgür İrade dediğimiz şey; insanların yapacakları her davranışı, konuşacakları her sözü, aklına gelen her şeyi fiiliyata dökme yada dökmeme durumuna kendisinin karar vermesi yüklemine denir. Yani birilerinin güdümünde olmak yada birilerine danışarak iş yapmayı beklemek kukla olduğunuz manasına gelir.
Kukla olmayın özgür iradenizi kullanın.
Neden mi? İnsan olmak bunu gerektirir.
Boynunda tasma yada bağlı ipi olmayan her hayvan kendi özgür iradesini kullanır. Hayvan kadar özgür değilseniz diyecek bir şey yok.
Kukla olmaya devam edersiniz.
Kişinin özgür iradesini kullanması kendisinin kukla olmadığının öz be öz göstergesidir.
"Free your mind.."
Aklını özgür bırak..
Şairane İfadeler
25 Ekim 2016 - Antakya


Kalk ve Kendine Gel..

Kalk ve Kendine Gel..
Yürek sızlar, canan sızlar, can sızlar..
Düşünce, devirmek ister cansızlar.
Kimseye el açma, yap kendi işini..
Yine gelirler medet umar kansızlar...
Ne desen, ne nakıştır ne desen...
Cahil bildiğini okur sen ne edersen..
Temcit pilavı ısıtılır, dökülür tabağa..
Eskiden çıkamaz, iple bile çeksen...
Sence ne değişir her şeye ağlasan?
Hiç birşey olmaz yürekler dağlasan.
Fahişe tövbe tutmaz bil artık bunu..
Değişen sen olursun, kara bağlasan..
Öküzler bağlanır sabana, koşulur çifte..
Yanyana yürür, saban tek öküzler çifte..
Toprak temizdir, kirlenmez ne yapsan..
Sarsalarda beyaz kefene, vücut aşifte..
Türkeli'm bekle her şeyin var zamanı
Batmayan güneşmi var? Bekle akşamı
At üstünden kara bulutları sende kurtul..
"Ya Allah" de.. Boşver sen Halep'i Şam'ı?
Şairane İfadeler
Antakya - 20 Ekim 2016


Fake lan bu dünya

42 yıllık hayatımda gördüm ki fake lan bu dünya
Uzayda başka bir gezegen varsa gidelim oraya
Özellikle ricam var siyasette, futbol da olmasın
Renkleri de değiştirelim boyayalım siyahı sarıya

Şairane İfadeler
Antakya 2016.Ekim.18



11 Ekim 2016 Salı

ADAMLIK

ADAMLIK
Adamlık evlenip çocuk sahibi olmakla
Adamlık karısına bağırıp çağırmakla
Adamlık düşene bir tekmede sen atmakla
Olmuyor ulan yavşak bil artık bunu
Adamlık darda olana bir çelme takmakla
Adamlık sofrayı zehir edip zıkkımlanmakla
Adamlık iş yerinde arkadaşını satmakla
Olmuyor ulan yavşak bil artık bunu
Adamlık komşusunun eşine bakmakla
Adamlık başkasının malını çalmakla
Adamlık dost bilene çamur atmakla
Olmuyor ulan yavşak bil artık bunu
Adamlık zorda kalanı aramamakla
Adamlık kaderine küfür savurmakla
Adamlık yüzyüze geldiğini aldatmakla
Olmuyor ulan yavşak bil artık bunu
Adamlık sürekli yalakalık yapmakla
Adamlık gizli bir şekilde atıp tutmakla
Adamlık edilen zulme sessiz kalmakla
Olmuyor ulan yavşak bil artık bunu
Adamlık vatanı, bayrağı, milleti sevmekle
Adamlık eşini, çoluğunu çocuğunu bilmekle
Adamlık dostuna kara çalanı ifşa etmekle
Böyle insan olunur ancak bil artık bunu
Adamlık düşene el uzatıp yukarı çekmekle
Adamlık yüzüne gülene gönlünü vermekle
Adamlık arkadaşının sözüne güvenmekle
Böyle insan olunur ancak bil artık bunu
Adamlık ağızdan çıkana inanmak Türkeli'm
Adamlık kişinin arkasına konuşmamak bilelim
Adamlık nasıl mı Ulu Önder Atatürk'te görelim
Böyle insan olunur ancak bil artık bunu

Şairane İfadelerAntakya - 09 Ekim 2016



Yapma, Allah var..

Yapma, Allah var..
İnsan haksız yere suçlanır, hakkını helal etmez..
Bazıları şeytana tapar, olmaz hayallere dalar..
Allah adildir; "Amenna". Mühlet verir ihmal etmez..
Ölümsüz değilsin, Azrail senin de kapını çalar..
Şairane İfadeler
Antakya - 11 Ekim 2016


1 Ekim 2016 Cumartesi

Bekliyoruz...

Bekliyoruz...

Meraklanma sen, yalnız değilsin
Başın eğilmesin, sen o değilsin
Hep yanındayız, yanı başındayız
Kalbini ferah tut, başkası değilsin

Manzara yok belki çok ta umurunda
Rahat olamadın hiç sen ömüründe
Takma kafanı her şey illaki düzelir
Yükün büyüğü küçüklerin omuzunda

Emin ol gönlümüzde sen aklımızda sen
Bekliyoruz dört gözle geleceksin sen
Umudumuz hiç kırılmadı senin gücünle
Kapılar açılır sonuna kadar arkasında sen

Şairane İfadeler
01.10.2016 - Antakya


24 Eylül 2016 Cumartesi

BAZILARI NE SANIR?

BAZILARI NE SANIR?

Bazıları yumurtadan çıkar kabuksuz sanır
Bazıları kendisini kral çocuğuyum sanır
Bazıları söylediğini unutur unutuldu sanır
Bazıları karşısına çıkınca şok oldu sanır

Bazıları geldiği yeri bilmez büyüdüm sanır
Bazıları da kendilerini Kaf Dağı’nda sanır
Bazıları Ataşehir’e taşınır sınıf atladım sanır
Bazıları insanlıktan çıkar bok oldum sanır

Bazıları evinde hiçbir şey olmuyor sanır
Bazıları çiftlikte her şey kendinin sanır
Bazıları dünyada hiç ölmeyeceğini sanır
Bazıları Allah’ı unutur burayı baki sanır

Bazıları kendine hürmet edeni itibarından sanır
Bazıları makamın verdiğini unutur büyüğüm sanır
Bazıları ne bok olduğunu bilmez göğe yükseldim sanır
Bazıları dünyayı kendine özel yaratılmış sanır

Bazıları bütün insanları kendi kölesi sanır
Bazıları bu insanları kendisi yarattı sanır
Bazıları Azrail’i duyar ama onu mit sanır
Bazıları kendine hiç dokunulmaz sanır

Bazıları geçmişi unutur yaşanmadı sanır
Bazıları hatıraları kaybeder bulunmaz sanır
Bazıları edilen yardımı görmez olmadı sanır
Bazıları bir bok olmadan sömek oldum sanır

Bazıları yalan söyler yalanı çıkmaz sanır
Bazıları atar iftirayı çamuru çıkmaz sanır
Bazıları yaptığının sorgulanmayacağını sanır
Bazıları uçmuştur, kendini Allah’a ortak sanır

Bazıları mezarı unutur hesap günü yok sanır
Bazıları bütün yaşananları boş imtihan sanır

S. Zafer ÜLGÜR
24.09.2016 - Antakya


22 Eylül 2016 Perşembe

Vizyonsuz Öğretmen Hayal Kırıklığı'dır ..

Dün akşam aşağı caddede bir arkadaş ile gezerken bizim köylü bir öğretmene rastladık. Nasılsın iyimisin muhabbetinden sonra konuyu direk kendisi açtı ve görüyor musun ortalık ne acayip karışık dedi. Dumura uğradım denir ya.. Dedim la ne alaka? Bizim köylü ortalık hakkında "acayip karışık" ifadesini kullandı ve tartışmak istiyor. Kafamda üçyüzbin baloncuk oluştu o durumdayım yani.
Neyse; Hayırdır hocam ne iş ya ne gördün ortalıkta dedim. Başladı anlatmaya anlatabildiği kadar. Ülkemizdeki Suriyelilerden tutunda darbeye kadar sadece iki cümlesini net anlayabildim. Birincisi "Suriyeliler neden bu kadar çoğaldı?" diye bana sordu ve sorusunun cevabını beklemedi. Konuşmaya devam etti. İkincisi de "Darbe olsaydı ekmek beş lira olacaktı".
Şimdi; Biraz irdelemek istiyorum. Yahu Suriyeliler neden bu kadar çoğaldı sorusunun en basit cevabı şudur. Hiç gazete okumayıp değişik haber kanallarını takip etmez isen hiç bir şeyden haberin olmaz ve sende diğer cahil kesim gibi sadece nefes alıp veren bir canlı olursun.
Suriyeliler neden bu kadar çok? Basit bir cevap "Yan komşumuz ve bize çok güveniyorlar". Biz Türk'üz ve biz, bize gelen misafire değer veririz.
"Darbe olsaydı ekmek beş lira olacaktı" Bu ne kadar sığ bir görüş. Ulen darbe olsaydı diye bir şey mi var? Daha ne olacaktı ki? 250'den fazla şehit vermişiz. Türkiye tarihinde ilk kez Gazi Meclis bombalanmış. TSK'dan bir kaç hain yine TSK'nın helikopterini kullanarak Türkiye Cumhuriyetinin masum vatandaşlarına kurşun yağdırmış. Daha ne olmasını bekliyordun ki? Yok ekmek beş lira olacakmış.. Olursa olsun. Sen giden canları göremiyorsan senin yediğin ekmek haram zaten. Sen atılan bombaları görmüyorsan o ekmek sana 90 kuruş değil 10 lira olsa bile hak. Ekmeği düşünüyor ya.. Ulan toprak giderse ekmeği nasıl üreteceksin beyinsiz?
Vizyon gerek deyince hemen küçümsemeyin. O şahsın kafası ancak Renault 12 Toros'a çalışıyor. Eşekten daha hızlı ve daha çok yük taşıyan tek araç Toros. Kafa ancak o kadar çalışan biri ile ülkenin durumunu konuşamıyorsunuz ki. Ama dedim ya o kadar çok konuştu ki ne konuştuğunu anlamakta güçlük çektim. Çünkü ne düşündüğünü bile köylüsü olan bana anlatamayan bir öğretmenin, ülkemiz geleceği çocuklara ne verebileceğini düşünün artık. Ben bunu yüzüne söyleyecektim ama kendimden utandım.
"Ulan sen daha aklından geçeni cümleye dökemiyorsun. Ülkenin geleceği çocuklara nasıl bir yön ve vizyon vereceksin?"
Ah Mustafa Kemal Atatürk ah.
Neden öğretmen için belli kriterler koymadın?
Neden vizyonu ve misyonu olmayan ve bu kelimelerin manasını bilmeyenin öğretmen olması imkansızdır diye bir kriter konulmadı?
Rahmetli Manço'nun bir sözü geldi aklıma..
"Ne köy olur senden ne de kasaba?"
Sözümü nasıl kapatacağıma gelince..
Bizim köyden daha öncede bahsetmiştim. Hiç bir halt olmaz bizim köylüden. Çünkü sadece ve sadece kendi çıkarını ön planda tutup "ülkeyi düşünmeyen bir dengesizden" ne bekliyorsunuz ki?
Bizim köyden daha önce öğretmen çıkmış. Bir kaç tanesini çok çok iyi tanıyorum. Gayette başarılı öğretmenlerdi onlar. Ellerinden öperim hepsinin. Ama şimdilerde ise sadece çıkarını yani menfaatini düşünen kişilerden başka bir şey çıkmıyor.
Bu arada rahmetli anamın bir sözü geldi aklıma o sülale ile ilgili;
"Oğlum onların kemiğini kırsan iliği bok çıkar"


16 Ağustos 2016 Salı

Gölcük’te Deprem

Gölcük’te Deprem
Günlerden Ağustos’un onyedisi, sarsıldı yeryüzü hiddetle
Toprak sessizce beklemiş, o an gürlemişti büyük bir dehşetle
Kıyamet gibiydi ortalık, kaçacak hiçbir yer kalmamıştı
Gök yere inmiş ve yeryüzü göğe yükselmişti o şiddetle
O anda; saat üç’ü iki geçiyor sabah olmamıştı henüz
Ayakların altından dünya kayıyor, tutunmak imkansız
Yardıma uzanacak tek bir el arıyor gözler karanlıkta
Dünya hırçınlaşmış evler yıkılıyor, insanlar mekansız
Türk’elim kırkbeş saniye, sadece kırkbeş, bir dakika değil
Eğil dünya bu utanç ile sen, kainatın derinliklerine eğil
Bıraktın kimini yetim, kimini öksüz ve kimini de çaresiz
Gömdüğün insanlık için, mahşer günü günahlarınla eğil
S. Zafer ÜLGÜR
Şairane İfadeler
17 Ağustos 2016
Antakya - Hatay

15 Ağustos 2016 Pazartesi

Felsefe Kitabı

Bizim evde akvaryumda var.. Denizi de severiz 

Temel ile Dursun yolda karşılaşırlar..
Dursun Temel'in kolunun altındaki kitabı sorar.
- Temel ha bu kitap nedir ki?
Temel cevap verir: - Felsefe kitapidur o.
Dursun devam eder.. - Ula ne işe yarayi?
Temel soruları ele alır ve;
Dursun'a sorar: - Ula Dursun.. Evde Akvaryimun varmi?
Dursun derki: - Elbetteki vardur.
Temel devam eder: - Ula o zaman sen balıkları seversun..
Dursun derki: - Elbetteki severum.
Temel devam eder: - Ula o zaman sen denizi de seversun..
Dursun derki: - Elbetteki severum.
Temel devam eder: - Ula sen kesin sahildeki kadınları da seversun.
Dursun derki: - Elbetteki severum da..
Temel devam eder: - Ula sen erkeksun..
Dursun derki: - Temel uşağım herhalde erkeğim da.. ve bu sefer Dursun Temel'e döner.. Ha o kitabu nerden aldun?
Temel: - Meydandaki Sürmene'li kitapçidan da..
Dursun koşa koşa o kitaptan alır ve dışarı çıkar.. Tam kapıda emicesinin oğlu Hasan ile karşılaşır..
Hasan Dursun'a sorar: - Ula Dursun o kitap nedir ki?
Dursun anında öğrendiklerini düşünür ve Hasan'a döner..
- Ula Hasan senin evde akvaryum var midur?
Hasan düşünür ve Dursun'a döner yoktur emiceoğlu ne olduki?
- Dursun cevabı yapıştırır: Ula emiceoğli sen ibnesun?


15 Temmuz

15 Temmuz
Memleketin idaresinde, gözü olan ibneler
Hep dışarıda ve bir o kadar da derindeler
Madem güzel ülkemi yönetmek istiyorsun
Piçlerin yatağında neler yaptınız? neler!
Yapacağın şey darbeydi, değil mi senin?
Altı saat geçmedi ki, seni durduran benim.
Ayar mı çekecektin memleketin haline?
Güzel oldu aslında, kendine geldi milletim.
Yukarıdakiler, Beyler.. Duruma el atmışken
Memlekette bu kadar hain, dışarda dolaşırken
Pkkdan başlayın ve taaa muskacıdan çıkın
Tertemiz olsun sokaklar, bu işe başlamışken
Ülkemin güzel insanları birbirini aşıladı
Altı saat sürmedi, vatan hainlerini taşladı
Kimileri evlerinde olanlara kıs kıs gülerken
Yiğitler meydanlarda, sürek avına başladı
Cuma günü millet için, düşündükleri tesfiye
Emirle masumları kandırıp, getirdiler köprüye
Kardeş kardeşe sıkar mı? Yapmayın dedikçe
Katliam yaptılar milletin tüfeği ve mermisiyle
Türk'elim, Türkler yıllarca nasıl ayaklandıysa
Göğüs göğüse savaştı eğer farkına vardıysa
Bundan sonra olacaklar bilinmez nereye gider?
Sonuna kadar gider; lider, Atatürk'ün yolundaysa
Şairane İfadeler
11.08.2016 Antakya


Klavye Delikanlılarına..

Allah aşkına soruyorum;
Profilini hiç inceledin mi? Yani sağa sola caka satmak ile olmuyor bazı şeyler.. Erkeklik klavye ile olmuyor..
Sen son bir yılda bile kırk takla atmışken, biz 40 yıldır çizgimizi hiç bozmadık.. Sen son 10 yılda çocukluktan ergenliğe geçememişken bizim bir yılda ağarmayan saçımız kalmadı. Sen daha kendi içinde kaybolmuşken biz dünyaları gezip doğru yolu bulmaya çalıştık. Sen altına işerken biz o işi 40'lı iken bıraktık..
Sen delikanlının ne demek olduğunu bilmez iken biz kanımızın nasıl deli aktığını kılcallarımıza kadar hissettik. Sen her dönemde siyasilerin arkasına sığınırken her an menfaat peşinde koşarken biz vatanımız bizim namusumuzdur. Vatana canımız feda dedik.
Ne oldu?
Sen yavşaklıkta sınıf atladın. Beyefendi oldun. İtibar gördün..
Biz yine aynı biziz.. Halen de çizgimizi bozmadık..
Senin gibi yavşakları senin gibi hastalıklıları senin gibi menfaatçileri senin gibi paraya tapanları içimizden çıkarttık. Şimdi daha rahatız biliyor musun?
Haa.! Aklıma gelmişken..
Eşeğe ederinden çok değer verirsen kendini yarış atı sanarmış..
Bu da sana kapak olsun!..
Şairane ifadeler
28.07.2015


1 Ağustos 2016 Pazartesi

Bir köşede oturup olanları sadece seyredersiniz.

Bazen;
Bir köşede oturup olanları sadece seyredersiniz.
* Sabah evinden çıkıp işe gidenleri. Gece vardiyasında çalışıp sabah işten evine gelenleri.. Her ikisinin de ortak yanı "ev'e gelmek istemeleri mi yok sa ev'den işe gitmek istemeleri mi?" Bunu ancak emekli olunca anlarsın.. O yüzden o kadar beklemek yerine sadece seyredersiniz..
* Sabah erkenden uykusundan kalkan bir fırıncıyı görünce aklınıza bu adam kafayı mı yedi? Neden bu saatte kalkar güzel uykusundan? Yoksa bizi çok mu seviyor da erkenden ekmekleri bize ulaştırmak adına işe gidiyor? dersiniz.. Fırıncının sizin mutlu olmanız ile hiç mi hiç alakası yoktur. O, sizin, ekmeğine karşılık vereceğiniz paranızla ilgilenmektedir. Uzaktan uzağa ekmek alanı da satanı da seyredersiniz..
* Gazete dağıtan motorize şahıslar görürsünüz.. Sabah erkenden sokakları egzozun sesi ile inleten.. Bağırmak ve sabah sabah ettiğin işe bak demek istersiniz. Ama milletimizin beynine zamanında yerleştirilmiş olan "adam sendecilik" yüzünden derin bir "banane ya" çekersiniz ve suratınızı hafif ekşiterek sadece seyredersiniz..
* Tatil değilse evinden erkenden çıkan ve en az onlar kadar aceleci ve titiz anneler ve annelerin yolcu ettiği öğrenci çocukları görürsünüz. Bir yandan ayakkabısını giydiren diğer yandan kumanyasını çantasına yerleştiren.. Bir yandan üzerindeki kıyafetini düzeltmeye çalışan diğer yandan servise el edip "az bekleyin geliyor" diyen.. O sevimli küçük telaşeyi görüp hafifçe gülümsersiniz ve sadece seyredersiniz..
* Bazen yanı başınızdaki sokaktan veya caddeden tüm sirenlerini sonuna kadar açmış ve bağıra çağıra geçen itfaiye veya ambulans araçlarını görürsünüz ve itfaiye için içinizden meraklanırsınız.. Acaba neresi yanıyor "yazık.. Allah yardım etsin" dersiniz.. Ya da ambulansın arkasından "içinde benim bir yakınım olsa ne yapardım" diye düşünerek üzülür ve yine "Allah yardım etsin" dersiniz.. Ama bunları düşünürken yanınızdan geçen araçları sadece seyredersiniz.
* Bazen de bisikletli yada yaya olarak spor yapmaya çalışan yada spor yaptığını zannedenleri görürsünüz. Kimisi koşar kimisi yürür.. Kimisi yorulmuş ve bir bankta oturmuştur.. Kimisi de ayaklarını esnetir filan. Dün akşamdan yediği pastayı ve böreği eritmeye çalışanları görürsünüz ve sadece seyredersiniz..
* Çarşı pazar gezmek istersiniz.. Çıkıp domates, biber, salatalık vs. gibi evde yemek yapacak malzemeler almak istersiniz. Pazar yerindeki esnafların kendince ürünlerini pazarlama usüllerini gözlemlemek ve belki de biraz eğlenmek amaçlı turlamak istersiniz. Yada sadece bir iki meyve türü alıp eve gelip balkonda yemek.. Ama bunları yapmadığınız ve düşündüğünüz veya o çok kıymetli zamanınızı bunlara harcamamak için sadece seyredersiniz..
* Seyretmek.. Sadece seyretmek.. Fütursuzca sağa sola bakarak olan biteni gözlemlemek.. Fikirler üretmek.. Belki yol göstermek..
İnat edenlere belki de "Olmaz" diye sesinizi yükselterek üstelemek. Sırf kafasına daha önce birileri tarafından saçma sapan kör bilgiler doldurulan veya örf ve ananelere uymak zorunda kalmış olduğundan veyahut gerçekten cahil olduğundan "Kazınmış bilgi"'yi yok etmek uğruna çırpınışlarınızı durduramadığınız için seyretmek.
Yada farklı bir bakış açısı ile sadece olan bitenden zevk almak için seyretmek.. Nasıl bir zevk olacaksa?
İnsan gördüğü bir hatayı eliyle düzeltmeli
Düzeltemiyorsa diliyle söylemleri ile düzeltmeli..
Yok bunu da mı beceremiyor? O zaman kalbinden söylemeli..
İster dua ister beddua isterse sadece buğz ederek..
Seyretmekle olmayacağını bilmeli..
Dokunmalı..
Hayatta büyük işler başarmak için bir şeylere dokunmak gerekir. İşte o hareketi sen yapmalısın..
Uyan ve ayağa kalk..
Ülken için..
Bayrak için..
Vatan için..
Özgürlük için..
Demokrasi için..
Sana Allah’tan başka kim engel olabilir ki? Eğer Allah’a sığınmış isen?.. Kalk ve bir şeylere dokun.. Dokunmaktan değil dokunamamaktan korkmalısın.
Şairane İfadeler
2016 - Temmuz 26


Aritmetik

Aritmetik 


Ebu Süfyan'ın Medine'ye gelmesi

Ebu Süfyan'ın Medine'ye gelip Mekkeliler şle Medineliler arasındaki 10 Yıllık Barış Anlaşmasının bozulmasından dolayı Efendimizden Özür Dilemeye Çalışması ve bu arada Halid bin Velid ile arasında geçen küçük konuşma..
S. Zafer ÜLGÜR



Salınım” yapmayan bir ülke istiyorum...

Salınım” yapmayan bir ülke istiyorum...
Ph derecesi 6.5 ve 9.4 arasında her türlü iyi huylu canlının yaşayabileceği.. Sera baktopur kullanmak gerektirmeyen.. Metilen ve malavik renkte ilaç gerektirmeyen.. Arada ufak bir dip çekimi ile temizlenebilen.. Midye gibi içinde bulunduğu ortamı kendi kendine temizleyebilen. Nitrat ve fosfat dengesizliği olmayan.. Biyolojik ve mekanik temizliğini en az üç bölmeli sump kadar iyi yapabilen. 0.5mm pearl kum kadar bembeyaz ve pırıl pırıl.. Su değişimini güzel ve bereketli yağan yağmurları ile otomatik yapabilen.. Yati köküne bağlanmış anubias bitkisi kökleri gibi güzel ve doğal micra veya repens gibi zemini güzel doğallığı bozulmamış.. Işıklandırması gün doğumu ve gün batımına uygun ve tam gereken kelvinde parlayan ve gün boyunca sönmeyen. Üzeri yosunla kaplanmış bir taştan çıkan oksijen taneciği kadar özgür insanları olan. İç ve dış filtreleri iyi çalışan yarı yolda kalıp rezillik çektirmeyen.. 
Fotosentezin dibine vuran yaşanılabilir bir ortam sağlayan güzellikleri ile taptaze bir doğallık.. Elektriği kesilmeyen kesilse bile pilli hava motoru otomatik devreye giren.. Isısını kaybetmeden en az jbl veya eihem markalar kadar kaliteli olup gereksiz yerde patlamadan içindeki canlılara zarar vermeyen. Farklı cins balıkların birbirlerine zarar vermeden yasayabilecegi ve bolluk içerisinde yavrulayabileceği.. Litre balık hesabı yapıp hacminin üzerinde olan balıklara fırsat vermeyen. Gerekli olduğunda yararlı da olsa su değişimini kendi kendine yapabilen otomatik su tamamlama sistemine sahip. İçine girdiğinde stres yaşamadan adapte olunabilen.. Tatile giderken emanet edebileceğin güvenilir komşuların var olduğu.. Yan camından çocuklarının resimlerini çekebileceğin kadar berrak.. Kısa yada uzun süreli ayrılıkta bile pili bitmeyen yada elektriği kesilmeyen sistemi ile otomatik yemlemesi olan ve açlıkla terbiye edilmeyen.. Dedim ya; tüm doğallığı ve el değmemiş ortamıyla canlıların sadece yaşı ve sırası gelenin kaybının yaşandığı.. Sürtüşmelerin ve sürtünmelerin yaşanmadığı..
Malawi karması kadar renkli, Tropheus karması kadar zevkli, Tropikal karması kadar ilgi çekici, Tuzlu karması kadar mükemmel.. Çakma hagenlerin kullanılmadığı, sarı deniz kumu kadar görselliği artıran ve sıkıntısız.. Kalsiyum ve potasyumun hiç eksik ve fazla olmadığı ve tam gerektiği kadar miktarın sürekli desteklendiği ve yeri geldiğinde üstüne yeteri kadar güneş ışığının vurduğu.. Ne aşağıda nede çok yüksekte olan ve tam göz hizasında olup herkesin aynı hizada bakabildiği ve aynı açıyı herkesin yakalayabildiği.. Ne tarafından bakarsan bak her yönden farklı güzelliği görülebilen.. İçine zararlı canlıların bulaşamayacağı şekilde korunaklı ve bir o kadar havalı.. Bol oksijenli ve zararlı gazların olmadığı veya zarar verecek kadar yoğun olmadığı.. Tekrarlamakta fayda var.. Dışarıdan el değmediği.. Arowana kadar asil, Maswa kadar sakin, Lepistes gibi canlı doğurabilen, Vatoz kadar gerekli, Neonlar kadar renkli, Afra kadar bilinçli, Calvus kadar gösterişli ve ekonomik, Ama Yellowtang kadar mecbur, Kribensis gibi ailesine bağlı, Discus kadar güzel...
En ufak bir yanlışta veya uygulamada tüm sistemin çökmediği ve tamamen yeniden kurulum gerektirmeyen.. Her canlısının birlikte güzelce yaşayabildiği ve herkese yetecek kadar büyük ve doğal bir o kadar da güvenilir destekleri olan.. Depremlere ve sarsıntılara karşı dikmeleri olan ve temellerinin sağlam yapıldığı kayıtlarının ve kuşaklarının kırılmayacağı veya ufak tefek darbelere dayanabilen yapıya sahip.. Flowerhorn ve Catfish gibi tek başına yaşamak isteyenlerin olmadığı ve hibritlerin nefes alamayacağı kadar huzurlu bir ortam sağlayan.. Baktıkça bakasın geldiği, içine girdiğinde sıkıntı olmayan, Dışarıdan sürekli el sokulmayan.. 
Mikropsuz ve planarya gibi asalakların olmadığı.. Doğasına ilk kurulumdan sonra zırt pırt müdahale edilemeyen ve amonyak patlaması olmasını istemediğimiz.. Sırf mutant ırklar üretmek için yaşayanların arasına doğada olmayan bir ırk bırakılmayan.. İlaca ihtiyaç duyulmayan ve iç ve dış parazitsiz.. Kabızlık çekilmeyen ve gereksiz yere gdosu değiştirilmemiş daha az proteinsel besine ihtiyaç duyulan... Her yeni güne kalktığında bugün ne yemeli yada yedirmeli düşünmeden besin kaynağın sürekli yan dolabında bulunan.... Mevsimi geldiğinde ısıtma ve soğutma problemleri ile uğraştırmayan.. Köpek balıklarının yanında gezen asalak canlıların olmadığı ve köpek balıkları gibi diğer türlere zarar veren türlerin olmayıp herkesin bir arada yaşadığı.. Karides gibi küçük ve korumasız canlıların saklanabileceği ve kendini güvende bulacağı yerlerin olduğu.. Dışarıdan bakıldığında pırıl pırıl görülen ve herkesin hayran kaldığı ve içeriden de bir o kadar yaşanılası..
Diatomitse diatomit, Zeolitse zeolit, Purigen ise Purigen, Substract ise her türlüsü bulunan.. Aşırtma süngerinin tüm pislikleri tutabildiği ve sorunsuz tam devir yapabilen döngü sistemi ile mükemmel çalışan.. Herhangi bir hastalığın giderilebilmesi için ortam ısısının yükseltilmesini gerektirmeyen.. Arkanı dönüp gittiğinde ve geri geldiğinde aynı huzurlu ortamın devam ettiğini görebildiğin.. Maswa gibi her döneminde farklı zevkler ve renkler yaşatan.. Adi salyangoz gibi sürekli çoğalan istenmeyen canlıların çok veya olması gerekenden fazla olmadığı.. İçinde mücevher gibi herkese saldırabilecek türlerin olmadığı ve otocinlus affinis kadarda safların yaşayabileceği bir ortam sağlayabilen.. Ufak tefek pislikleri temizlemek için hafif ama yeni kuyruk çıkaran discus yavrusunu rahatsız etmeyecek kadar sakin bir akıntıya sahip.. Gerektiğinde mercan kırığı ile yüksek ph tamponlayan gerektiğinde ise yati kökü ve bitkisiyle ce co2si ile ph düşüren yani yaşam alanını gerektiği kadar etkileyebilen.. Görselliği bozacak ne yeşil nede kahverengi alglerin ve sakal yosunu kadar kötü hastalıkların olmadığı..
Canlılar arasında hızla yayılan beyaz benek gibi iğrenç hastalıkları oluşturan stres kaynaklarının bertaraf edildiği.. Havasının güzel ve temiz olduğu ve ani sıcaklıkların yaşanmadığı.. İçindekilerin birbirini yemeye çalışmadığı ve barış içinde agresiflik ve zorluk derecesi 1 olan türlerle sorunsuz bir yaşam alanı barındıran.. Rasbora ve kardinal tetra gibi koloni halinde hareket eden türler bile olsa koloni oluşturmadan birbirini izleyen grupların olmadığı ve daha bir özgür ve albino çöpçü kadar mülayim bir yaşam süren canlıların dahi rahatsız edilmediği bir alan.. Ortalıkta sürekli diğer türleri rahatsız eden makrakantaların dolaşmadığı...
Adını bile koyduk. Republic of Brichardi
S. Zafer ÜLGÜR


Japonların iş konusundaki tutumları - 18 Haziran 2016

18 Haziran 2016
Japonların iş konusundaki tutumları
"Eğer bir kişi bu işi yapabiliyorsa bende yaparım.
Eğer bu işi kimse yapamıyorsa, benim yapmam lazım."
Ortadoğu'dakilerin iş konusundaki tutumları
"Wallahi eğer bir kişi bu işi yapabiliyorsa, hadi o işi yapalım.
Eğer bu işi kimse yapamıyorsa, Allah aşkına ben nasıl yapayım?"
S. Zafer ÜLGÜR



Bebeğe İhtar - Abdurrahim Karakoç

15.06.2016 - Antakya'dan paylaşılmıştır.
-----------------------------------------------------
Bebeğe İhtar
Geçmişte yağmanın hasat dönemi
Acele gel diye çağırdım seni 
Şimdi iş değişti dur, dinle beni
Dokuz aylık yolu altmış ayda çek
Beş sene dolmadan doğma ha bebek.
Emmin, dayın annen, baban kereste
İşçi, memur, çiftçi, çoban kereste
Çarşı, pazar, yazı-yaban kereste
İnsanlar ya mertek, ya orta direk
Beş sene dolmadan doğma ha bebek.
Doğarsan üç günlük iş bulamazsın
Acıkırsın, ekmek, aş bulamazsın
Ucuz toprak, beleş taş bulumazsın
Yaşamak rezillik, rüsvaylık demek
Beş sene dolmadan doğma ha bebek.
Arı peteğinde ağulu bal var
Kaçıp kurtulmaya ne yön, ne yol var
Sıkıver dişini, annene yalvar
Buradan rahattır orda beklemek
Beş sene dolmadan doğma ha bebek.
Kurtlar sülük oldu, sıyrıldı posttan
Kaçan kurtuluyor, ahbaptan dosttan
Değişti bahçıvan, bozuldu bostan,
Hıyarlar acıdır, karpuzlar kelek
Beş sene dolmadan doğma ha bebek.
Vaziyet bambaşka vaziyet oldu
Yaşamak işkence, eziyet oldu
Dalkavukluk üstün meziyet oldu.
Sanatkârlar sansar, dâhiler şebek
Sözümü dinlersen hiç doğma bebek.
A.Karakoç (Merhum)


14 Haziran 2016 Salı

Kul Hakkı’na istinaden..
Allah’u Teala, Kutsal Kitabımızda:
Bakara Suresi’nde 188. Ayette; “Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için, onları hâkimlere (rüşvet olarak) vermeyin.”
Şura Suresi 42. Ayette;
“Sorumluluk, ancak insanlara zulmedenlere ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenlere aittir. İşte böylelerine acı bir azap vardır.”
Âli-İmran Suresi 151. Ayette;
“Zalimlerin varacağı yer ne kötüdür!”
buyurulmuş iken;
Kim kimin hakkını bile isteye, zorla veya elindeki güç ile, makam ile, ister hakkı yenen kişi müslüman ister gayri-müslim olsun hiç bir hakkı olmadığı halde ve ahiret gününde karşısına ne konulacağı ve kimlerin hak diye çıkacağını bilerek ve bunun olacağını bildiği halde ve bütün bunların ve hak yenildiğinde cezasının ne olacağını ve hatta bu günahının cezasının ayrı kesileceği fakat hakkın illaki rızası alınmayan diğer kuldan helallik dilenileceğini bildiği halde yapanların vay haline..
Ve bu cezaların olduğunu bilen ve susan ve menfaatleri uğruna hiç ses çıkarmayan Kuran okuyucularının da vay haline.. Ve bütün bunların olacağını Kuran’dan okuyup bilip ve söylemeyen ve ezilen mazlumun yanında olmayan Müslümanım diyenlerin de vay haline..
Ve herşeye rağmen kafasını devekuşu gibi kuma saplayan ve ne duymak istemeyen ne görmek istemeyen ne de bilmek istemeyen Müslümanların da vaylar haline..
Kainatın en beyfendi en insan en kusursuz en mükemmel Peygamberi Hz. Muhammed (sav)’in zulme karşı sessiz kalanlar hakkındaki sözlerine rağmen bu zulümleri yapanların yanlarında olanlar ve hatta yapılan eziyetleri az bulan gözleri kör vicdanları boş olanların vay haline..
Ve tüm bunları hem Kuran’dan okuyup hemde bile-isteye yapanlar ve mazlumu ezdikçe ezenler ve bu ezme işlemini bulunduğu makam ve güç ile yapanların, yaptıklarını da İslam adına yaptığını söyleyerek cahil müslümanların (çabuk inanan) kendisine inanmasını sağlayarak, onların gözünde ezilen mazlumun ezilmesine sevinmelerini sağlayanlar var ya.. İşte onların hallerine diyecek söz bulamıyorum. Çünkü o söz hafzalama gelmiyor.. Ebu-Leheb’ten beter olurlar mı bilmiyorum lakin onun kadar eziyet çekeceklerini düşünüyorum.
Neden mi? İşte Cevabı; “Kulum beni nasıl biliyorsa öyleyim” diyen Yüce Allah’ı ben mazluma edilen zulme ve zulmü edene ve bu zulme sessiz kalana ve hatta zulme bir şekilde destek olana çok büyük cezalar vereceğini düşünüyorum. Bunu da “Zalimin Zulmü Varsa Mazlumun Allah’ı Var” sözleriyle tamamlamak istiyorum.
S. Zafer ÜLGÜR - 14.06.2016


13 Haziran 2016 Pazartesi

Yalakalık..


İyice bozuluyoruz artık..
Dinimizde olmayın din olarak kabul ediyoruz..
Küçük çocuğa tecavüz edeni hoş görüyoruz.
Katile 10 yıl hapis verip sonrasında indirim yapıyoruz..
Kadın döveni, bıçaklayanı alkışlıyoruz..
Çalanı çırpanı adam görüyor pezevenge beyefendi diyoruz..
Allah sonumuzu hayır etsin..



25 Mart 2016 Cuma

Sump ile Ana Tank Bağlantısı Nasıl Yapılmalı

Bu paylaşımda sizlere fotoğraflı ve her fotoğrafta açıklamalı olarak açıklama yapacağım. Sump nasıl ses yapmaz? Yada şöyle soralım.. Nasıl sessiz bir sump yapılır? Buyrun fotoğraflarla sump adımları.

Ana tanka yapılan bir kuleye saklanmış iki dirsek ile su en üst seviyeden çekilir. İki ayrı boru ile çekilmesi hem biri tıkanınca diğerinin yedeği olması.. Hemde hafif bir açı yakalayınca emme sesinin sıfırlanmasını sağlamaktır.

32'lik bir nipel ile tankın içindeki dirsek dışarıda başka bir dirsek ile birleştiriliyor. Bu dışarıdaki dirseklere takılan bir boruya gırtlak boru takılıyor ve onunla su aşağı sumpa aktarılıyor.. Burada mı? Hiç ses çıkmıyor.. Meraklısına cevabımdır.
İki gırtlak boru ile su iniyor ve sump'a giriyor.

İki gırtlak boru sumpa hiç bir şekilde kıvrılmadan nerdeyse 90 derece ile sumpa iniyor. (sump'ın üzerini kapatıyorum. Çünkü suyun üzerine toz vs. girmesini istemiyorum.

Borular sump'ın ilk bölümü olan kuleye suyun içine kadar sokuluyor. Yukarıdan sessizce gelen su burada da ses yapamıyor. Nedeni ise suyun içine boşaldığı içindir.

Bu şekilde ekstradan oksijen üretimi de sağlanıyor..

Kulede biriken su yine kulenin tepesine yakın noktadan bir delik ile yan tarafta elyaf konulmuş kaba bir dirsek ile aktarılıyor ve burada en ince pislikler tutuluyor. Kulede ise kaba pislikler tutuluyor.

Sumptaki durum ise aynen bu şekilde.. Suyun geliş yönü ve kafa motoru ile yukarı basılan yeri..

Fotoğraflar tamamen bana aittir. Başka yerde başka bir mekanda veyahut başka bir platformda kullanılması tamamen izne tabidir. Tüm hakları S. Zafer ÜLGÜR'e aittir.