29 Aralık 2016 Perşembe

Vicdan Azabı...

Bu var ya bu.. Bu kavram insanoğluna verilen ve istese de istemese de içinde olan, her ne şekilde olursa olsun bu kavramı beyninden ve kalbinden söküp atamadığı için en çok sevdiğim ve gerçekten en beğendiğim üstün bir özellik.
Bu özellik ile ilgili o kadar çok yazılır, çizilir ve tartışılır ki; günler ve hatta haftalar belki de aylarca üzerinde konuşulur ve konuşuldukça derinleşir en sonunda içinden çıkılamaz hal alır.. Neden mi? Nedenini en son söyleyeceğim..
Öncelikle bu kavram üzerinde ufak tefek naçizane görüşlerimi beyan etmek isterim.
1. Vicdan azabının, insanı insan yapan ve erinde gecinde yaptıklarından dolayı pişman ve hatta perişan eden her ne hikmetse en sonunda kafayı yedirten bir özelliği vardır.
2. Vicdan azabı öyle, ben kalbimden söktüm attım demekle kalpten sökülüp atılmıyor. Çünkü sadece kalp ile ilgili olan bir duygu veya özellik değildir. Çünkü şahıs kendisi ölmedikçe ve yaşadıkça mutlaka ortaya bir anda çıkan ve dehşet şekilde kişiyi etkisi altına alan bir yapısı vardır.
3. Vicdan azabı, kişiye; sırf karşıya verilen ceza yada eziyet veyahut kendisinden kaynaklı karşının gördüğü zararı görmemek ve duymamak için sürekli birilerinden saklanılan bir hal aldırır. Karşıdakini görmemek ve duymamak için ve hatta haber bile almamak için sürekli konu değiştirmek zorunda bırakılan beyin bir süre sonra iflas eder.. Tam bu esnada o korkunç dehşetiyle bu kavram devreye girer ve kişiyi esir alır.
4. Vicdan azabı, karşıya verdiği zarardan dolayı hiç olmadık bir anda insanın kalbine kadar varan bir titreme ile arada bir yoklar.. Taaaki karşıdaki şahsın gördüğü zarar karşılanana ve hatta zarar verenin buna karşılık aldığı cezanın yeterli olduğu kanaatine varana kadar sürer..
5. Vicdan azabı, basit bir kavram ve özellik değildir. Adama kafayı yedirtir. Öyle ki bu kayışı sıyırma ve hatta kopartmaya kadar varan durumla karşılaşmamak elde değildir. Ne yaparsan yap karşıya verdiğin zarar geçmedikçe karşıdaki insan seni her gördüğünde elin ayağına dolaştıkça sürer.. Bu dehşet bu korkunç olay bir özür ile geçmez.. Bir özürle durmaz..
6. Vicdan azabı, yemek yerken, gezerken, yolda, işte, evde, pazarda, denizde, ormanda, uçarken, kaçarken, koşarken seni bırakmaz.. Hep bir boşluğunu kollar.. Tam zamanında en olmaz zamanda tam kahkaha atacakken ve hatta tam en özel anında bile yanı başında seni gözetler ve takip eder.. Birden bire bastırır.. Öylesine bastırır ki? Ne bir vinç ne de herhangi bir güç onu üzerinden kaldıramaz.. Taki kendisi seni daha da perişan etmek için daha da ezmek ve daha da zarar vermek hatta kafayı yedirtmek için gelecek olan zamanın henüz o an olmadığını bildiği için kendisi üzerindeki etkiyi kaldırmadıkça..
7. Vicdan azabı adamın suyunu çıkartır.. Öyle bir sıkar öyle bir kasar ki.. Binlerce tonluk mengene sıkıyor gibi hissettirir.. Ölmek için yalvaracak konuma düşersin.
Ölmek için yalvarmak.. Buraya kadar yeterli olarak gördüğüm kısmı sizinle paylaşmak istedim. Allah'ın insana bahşettiği ve istemese de yaratılış gerçeği olarak insan olmanın özelliğinde bulunan bu kavramı iyi ki yaratmış.. Yazımın nedenine gelince..
İnsanın yüreğine vicdan azabı bir kez düştüğü zaman yapacak tek bir şey var..
"Sizden ve yaptığınız herhangi bir şeyden dolayı zarar gören kişi bu zarar üzerinden kalkmadıkça ve size karşı olan hisleri ve kini geçmedikçe o azap sizi yıkacak.. Devirecek.. Yerinizden kalkamayacaksınız. Zarar gören kişi eğer sizi gerçekten ihlaslı bir şekilde affetmedikçe perişan olacaksınız. Darmadağın olacaksınız. En sonunda ya intihar edeceksiniz yada kafayı yiyeceksiniz. Burada ki kafayı yemek mecazi manadadır. Ne zamanki cezayi işlem uygulanır ve o zarar gören sizin aldığınız ceza karşısında yüreği ferahlar, o an bilin ki sizi affetmiş ve rahatlamışsınızdır. O zamana kadar korkarım sürekli olarak yıkılacak ve tökezleyeceksiniz. Duaya ihtiyacınız olacak ve dua edecek hiç kimse bulamayacaksınız."
Allah yardımcınız olur mu bilmem ama zarar verdiğiniz şahsın iki dudağı arasındaki küçük bir kaç cümle sizin hayatınızda bekleyebileceğiniz en büyük hediye olacaktır. Çünkü gerçek bir azap ile karşı karşıya kalmak istemezsiniz.
Bu arada en kötü duruma şimdiden hazır olun.. Bu da karşıdaki zarar verdiğiniz kişinin yüzüne itirafta bulunacaksınız. Vicdan azabının verdiği en büyük cezadan birisi de bu olacak.
Dünyada ki en büyük hapishane "Vicdan Azabı" 'dır..

Şairane İfadeler - 29 Aralık 2016
Antakya - HATAY


9 Aralık 2016 Cuma

Harcamak yada Tercih Etmek.

Harcamak yada Tercih Etmek. Anam rahmetlik derdi ki; “Oğlum onların iliğini kırsan içinde bok çıkar” Bu sözden yola çıkarak konumuza girelim. Birisi için yada birileri için diğerini yada diğerlerini harcamak yada tercih etmek.. İnsan manen değer verdiği insanları veya eşyaları veyahut hayvanları olmadı mekanları, bir şeylere değişebilir mi? Ya da başka bir şey için tercih edebilir mi? Bu soruya iki türlü cevap verilir. 1. Asla değişmem.. Her ne olursa olsun. 2. Menfaatim icabı eğer mevcut durumumdan daha iyiye götürecekse (bu menfaat her ne olursa olsun) en sevdiğimden bile vazgeçerim. Şimdi…. Bu durumda ise ben bu cevaplara karşılık şunları diyebilirim. Eğer insan manen zevk aldığı şeyi eğer manen daha da huşu içinde olacaksa kendisine sunulan şeye evet diyebilir. Fakat bu verilen şey(!) eğer maneviyat yerine geçecek olan bir maddiyat ise ve sırf maddiyat uğruna maneviyatından vazgeçiyorsa ona denebilecek tek bir söz var. Hassktr!.. Yok eğer maddiyatından vazgeçmesi için maneviyat tarzı bir şey(!) verilecekse ve buna gerçekten ihtiyacı olmasa bile maddiyata karşılık maneviyatı seçme arzusu veya fiiliyatı bile hatta düşüncesi bile her şeye değer. İşte o insana gerçekten “İnsan” derim. Ama bütün bunların yanında.. Kendisine sunulan şey ne olursa olsun kabul ediyorsa ve, ne geldiği yeri soruyor ne de ihtiyacının olup olmadığını değerlendirmiyorsa ve bunu her şekilde kabul ediyorsa ve hatta kabul ettiği şeyin kendisini karanlığa götürdüğünü göremeyecek kadar kör ise ve bunu göremeyecek kadar cahil ve bilinçsiz ise ben bu şahsa değil “İnsan” hayvan bile demem.. Çünkü hayvanların bu tür istekleri yoktur. Sadece ihtiyaçlarını karşılamak üzere verilen şeyi kabul ederler. Yani sözün özü.. İhtiyacın olmadığı bir şeyi ister maddi ister manevi olsun sırf birilerine veya bir şeye değişiyorsan veya bilerek ve isteyerek tercih ediyorsan ve hatta bunun farkında bile değilsen bırak sen ya.. Gerçekten yaşadığını mı zannediyorsun? Gerçi sana felsefi sorular sormak bile hata olur.. Yok, sen kendi tercihlerini belirlemiş isen ve karşılığı her ne olursa olsun maneviyatını veya maddiyatını tercih ettiklerinden üstün görmüyor ve yola çıktıklarını yolda gördüklerinle değiştirmiyorsan, gel seninle nereye istiyorsan oraya gidelim. Bak dikkat ettiysen gideceğin yeri sormuyorum. Hal böyle iken şunu söylemeden edemeyeceğim. “Asla bir dostunu, kardeşin gibi gördüğün ve sevdiğin, değer verdiğin birini; başka hiçbir şeye değişme.. Bu verilen şey her ne olursa olsun. Çünkü yarın elinden gidip gitmeyeceğini bilmiyorsun. Gittiğinde ise yanında onun ya da onların olmasını istiyorsan değerlerini bil.. Yanisi: Dağlara güvenme.. Bir gün başına karlar yağar.. Çünkü dağlar bulutlara hükmedemez.
Şairane İfadeler
9 Aralık 2016 - Antakya